yan odadan mp3 sesleri
soğukkanlılıkla...
enter!!!!
şimdi
3 Aralık 2010 Cuma
..VE BEN EN ÇOK atları..atları..atları...SEVDİ..m
baban telefon numaranı istedi
seni arayacakmış
..VE BEN EN ÇOK atlarını SEVDİM
uzun ovalarda uzanan
EN SON onun benim yaşımdaki haline benziyodum
TA Kİ iki sene önce de ÖYLEYDİ
sanırım
VE KORKARIM Kİ
iki....SONRA DA...
onun atları beni sakinleştirird..
herkesin buna ihtiyacı var...
SAKİNLEŞMEYE...
biraz
benim de...sakinleşmem iyi olacak..
telefonları açmıyorum
baştan sonunu bildiğim konuşmalara girmiyorum...
bir yerlerde annem...bir yerlerde sen..
ben şimdi nerelerde..
atları seviyorum
baban telefon numaranı istedi
seni arayacakmış
..VE BEN EN ÇOK atlarını SEVDİM
uzun ovalarda uzanan
EN SON onun benim yaşımdaki haline benziyodum
TA Kİ iki sene önce de ÖYLEYDİ
sanırım
VE KORKARIM Kİ
iki....SONRA DA...
onun atları beni sakinleştirird..
herkesin buna ihtiyacı var...
SAKİNLEŞMEYE...
biraz
benim de...sakinleşmem iyi olacak..
telefonları açmıyorum
baştan sonunu bildiğim konuşmalara girmiyorum...
bir yerlerde annem...bir yerlerde sen..
ben şimdi nerelerde..
atları seviyorum
esrar inlerine gidiyorum anne
bir gün tüm bu cümleleri daha önce edilmiş
sana söylemişim gibi farzedeceksin...
oysaşimdi yanımda
henüz beni sevmeyen bedenin
daha ne kadar ki çıplaklık
al sana bu kadar yara
bu kadar kahkaha
kelimeyi hisset
uyan da
tekrar sev beni
sonra tadacağının bedelini şimdi öde
bu muydu
çocukluğumuzda dilediğimiz
senle benim
göztepe tarhan koleji
iki kız kedi
kanında olan zehir
ya da gençlik
budur öldürecek olan beni
tek kişiliğim
budur...
moda...
bir cadde
halen yaaşıyorum
ve taksiler tarafından farkediliyorum
daha ne istedim ki...
daha ne
bir gün tüm bu cümleleri daha önce edilmiş
sana söylemişim gibi farzedeceksin...
oysaşimdi yanımda
henüz beni sevmeyen bedenin
daha ne kadar ki çıplaklık
al sana bu kadar yara
bu kadar kahkaha
kelimeyi hisset
uyan da
tekrar sev beni
sonra tadacağının bedelini şimdi öde
bu muydu
çocukluğumuzda dilediğimiz
senle benim
göztepe tarhan koleji
iki kız kedi
kanında olan zehir
ya da gençlik
budur öldürecek olan beni
tek kişiliğim
budur...
moda...
bir cadde
halen yaaşıyorum
ve taksiler tarafından farkediliyorum
daha ne istedim ki...
daha ne
pianosuyla oynayan
aynı bir oğlan çocuğu ile oynar gibi....
öteki mİ?
o kendini facebook statülerine savurdu
nerelerde kapışıyor
nerelerde uzlaşıyoruz
bilmiyoruz...
birşeyler biliyorum..
bazen senin hakkında bazen kendim
bazen bütün skandalları bu zamanın
bazen bir deniz kızı efsanesi..
bazen hiçbişiy...
KENDİNİ GÜZEL GÖSTERMEYE ÇALIŞMA
buna ne bu yakanın ne de karşının barları yetmez
"kendini lezzetli hale getir!!!" diyor
"kendini lezzetli..."
oysa mısırlı biz arkadaşım vardı
bana susmamı söylemişti
bana onların hep birşeyleri bildiğini söylemişti..
şimdş...anlıyorum...
eskiden...anlamazdım...
UYKUNDASIN YİNE SEN
senin uykunda yazıyorum hep...
küllük, ayakların..
benim kelimelerimin yanında
taptaze, öfkeli, sepsert...
...ve ben taziyelerde...
aynı bir oğlan çocuğu ile oynar gibi....
öteki mİ?
o kendini facebook statülerine savurdu
nerelerde kapışıyor
nerelerde uzlaşıyoruz
bilmiyoruz...
birşeyler biliyorum..
bazen senin hakkında bazen kendim
bazen bütün skandalları bu zamanın
bazen bir deniz kızı efsanesi..
bazen hiçbişiy...
KENDİNİ GÜZEL GÖSTERMEYE ÇALIŞMA
buna ne bu yakanın ne de karşının barları yetmez
"kendini lezzetli hale getir!!!" diyor
"kendini lezzetli..."
oysa mısırlı biz arkadaşım vardı
bana susmamı söylemişti
bana onların hep birşeyleri bildiğini söylemişti..
şimdş...anlıyorum...
eskiden...anlamazdım...
UYKUNDASIN YİNE SEN
senin uykunda yazıyorum hep...
küllük, ayakların..
benim kelimelerimin yanında
taptaze, öfkeli, sepsert...
...ve ben taziyelerde...
25 Kasım 2010 Perşembe
olduk
hep aynı şeylere takılmadan bir şey oluşturulamıyor
yüzümde yakalıyorum şimdi yine
onbeşindeki sivilcemi
yüzümde yakalıyorum şimdi yine
onbeşindeki sivilcemi
kim
dönerek karanlıklara ilerleyen bir spiralden
dönerek ilerleyerek
inerken...
karanlıklara doğru...
küllük,
ayakkabıların
yatağın yanında
bir adam sana sorarken
bana benzeyen benimle aynı bir adam
sana sorarken
sorabilirken
"beni sen de..?"
diye sormayı becerebilirken
ayakkabıların,
küllük
yatağın...
yatağınınIN tam yanında duruyor.
bana benzeyen adamın dudaklarıyla
omzunda
bir adam..
bir oğlan...yarımı kalmış bir kucaklaşma
sadece bende yarım
sende hiç planlanmamış
tasarlanmamış olan daha...
işte burada başlayan bir oyun
bu DA
bir oyun...
aramızdaki günleri sayıyorum
aramızdaki saatleri
uykunda izliyorum
uykunda yüzüne bakabiliyorum
buna cesaret edebiliyorum
yüzüne bakmaya uykunda cesaret edebiliyorum
"bu bir şey!" diye bağırıyor
sana doğru koşuyorum
bir şey bize engel olacak
bu ben de olabilirim
sen de...
olabilirdin...
bunun riski ile
karanlıklara doğru ilerleyen spiralden aşağıya doğru ilerliyorum...
kim?
dönerek ilerleyerek
inerken...
karanlıklara doğru...
küllük,
ayakkabıların
yatağın yanında
bir adam sana sorarken
bana benzeyen benimle aynı bir adam
sana sorarken
sorabilirken
"beni sen de..?"
diye sormayı becerebilirken
ayakkabıların,
küllük
yatağın...
yatağınınIN tam yanında duruyor.
bana benzeyen adamın dudaklarıyla
omzunda
bir adam..
bir oğlan...yarımı kalmış bir kucaklaşma
sadece bende yarım
sende hiç planlanmamış
tasarlanmamış olan daha...
işte burada başlayan bir oyun
bu DA
bir oyun...
aramızdaki günleri sayıyorum
aramızdaki saatleri
uykunda izliyorum
uykunda yüzüne bakabiliyorum
buna cesaret edebiliyorum
yüzüne bakmaya uykunda cesaret edebiliyorum
"bu bir şey!" diye bağırıyor
sana doğru koşuyorum
bir şey bize engel olacak
bu ben de olabilirim
sen de...
olabilirdin...
bunun riski ile
karanlıklara doğru ilerleyen spiralden aşağıya doğru ilerliyorum...
kim?
17 Kasım 2010 Çarşamba
"bat for lushes" için
yanyana yürüyoruz
birbirimize bakmıyoruz
içimizdeki saatin alarmı çalıyor
her adımımız bir vuruşa denk geliyor
bir şarkı olarak yürüyoruz
bir kız hayattan ne beklerse onu bekliyorum senden
biraz güven biraz özgürlük biraz dokunmak
fazlası değil
azı da
değil ama
yüzünde senden daha yaşlı biri var
o karşılıyor sabahları beni
hoşgeldinliyor
huysuzlaştırıyor
benim yüzümdeki ergen birini
tam olarak ne
birbirimize bakmıyoruz
içimizdeki saatin alarmı çalıyor
her adımımız bir vuruşa denk geliyor
bir şarkı olarak yürüyoruz
bir kız hayattan ne beklerse onu bekliyorum senden
biraz güven biraz özgürlük biraz dokunmak
fazlası değil
azı da
değil ama
yüzünde senden daha yaşlı biri var
o karşılıyor sabahları beni
hoşgeldinliyor
huysuzlaştırıyor
benim yüzümdeki ergen birini
tam olarak ne
16 Kasım 2010 Salı
bayram sabahı/g.a'a...
orada
o tahta odada
bir siluet
omuzlarından bir şeyler yere dökülürken
bir şey
yüksek sesle kendi ismini gevelerken
bir siluet
gölgesi arkasında kendinden büyük
bir şey...
o tahta odada...
senle sen arasında bir yerde
yüzü bana benzeyen bir siluet...
güzeldin ama gitmen kolaydı...
sayfaları dolduracak bir sebep arıyorken
rastlaşmıştık...
sen bir anlam arıyordun ben biraz tenha...
ardında onlarca sahne var
şimdi onları bulacağım
bayram ıssızlığı güz gününe o kadar yakıştı ki
bu şarkı gibi akıyor içeri anlam yüklediğim güzelim
seni bilmem ama benim sende aradığım;
uzun zaman önce kaybettiğim bir oyun alanı...
o tahta odada
bir siluet
omuzlarından bir şeyler yere dökülürken
bir şey
yüksek sesle kendi ismini gevelerken
bir siluet
gölgesi arkasında kendinden büyük
bir şey...
o tahta odada...
senle sen arasında bir yerde
yüzü bana benzeyen bir siluet...
güzeldin ama gitmen kolaydı...
sayfaları dolduracak bir sebep arıyorken
rastlaşmıştık...
sen bir anlam arıyordun ben biraz tenha...
ardında onlarca sahne var
şimdi onları bulacağım
bayram ıssızlığı güz gününe o kadar yakıştı ki
bu şarkı gibi akıyor içeri anlam yüklediğim güzelim
seni bilmem ama benim sende aradığım;
uzun zaman önce kaybettiğim bir oyun alanı...
14 Kasım 2010 Pazar
"eylemsi"
sabahları geliyor
başımın ucunda yüzüme üflüyor
bu eylemi bitirmek için eyleme başlamam lazım...
eyleme başlamadan bir an önce
bir "an"ı önce...
işte o an sabahları "sen" geliyorsun.
kendimi şehir içi otobüslerde unutulmuş bir şemsiye gibi buluyorum
tam o an öyle hissediyor olmamın eylemini görüyorum
mutfak masasının üzerinde bırakılmış ve kurumuş yarım dilim ekmeğin "oluş"unu
duygu sömürüsü olmadan yapmaya gayret ediyorum....
"aşk"sız sanat olmuyor,
her eylemimin başında...
mutlak bir "sen"e yönelmeden
biri tarafından unutulmuş olduğunu hayal etmeden olmuyor...
unutulmak için unutacak bir "sen kişi"sine gerek var
işteş bir eylemi tek kişi doğaçlayınız=sevişmek
ne kadar komik yaratılmışız
birilerinin gülme ihtiyacını gidermek için sanki...
işte o zamanlar sabahları "sen" geliyorsun...
yüzüme üflüyorsun...
üflerken...
aklıma geliyor...
bişiy...
başımın ucunda yüzüme üflüyor
bu eylemi bitirmek için eyleme başlamam lazım...
eyleme başlamadan bir an önce
bir "an"ı önce...
işte o an sabahları "sen" geliyorsun.
kendimi şehir içi otobüslerde unutulmuş bir şemsiye gibi buluyorum
tam o an öyle hissediyor olmamın eylemini görüyorum
mutfak masasının üzerinde bırakılmış ve kurumuş yarım dilim ekmeğin "oluş"unu
duygu sömürüsü olmadan yapmaya gayret ediyorum....
"aşk"sız sanat olmuyor,
her eylemimin başında...
mutlak bir "sen"e yönelmeden
biri tarafından unutulmuş olduğunu hayal etmeden olmuyor...
unutulmak için unutacak bir "sen kişi"sine gerek var
işteş bir eylemi tek kişi doğaçlayınız=sevişmek
ne kadar komik yaratılmışız
birilerinin gülme ihtiyacını gidermek için sanki...
işte o zamanlar sabahları "sen" geliyorsun...
yüzüme üflüyorsun...
üflerken...
aklıma geliyor...
bişiy...
13 Kasım 2010 Cumartesi
doluluk
falan filan
işte öyle yani
bilmediğimiz hikayelerden değil yani
bildik
bildiğin tanıdık
eski
falan filan
şehrin o noktasından da güzel gözüküyorsun
şehrin bu noktasından bakınca şimdi...
buradan
da
güzel kokuyorsun...
şarkılar kovaya dolmaya başladı
seçimlerinin kenarını parlatmaya başladım
kibiri sana yakıştırmaya başladım...
hayra alamet mi bunlar...
ayaklarını giyiyorsun
ayakların üşüyor
kışın iinden kafan uzanıyor...
gülümsüyoruz moda'da...
bahariye'de
gülümsüyoruz
beni zor bir durumdan kurtarman için orada durman yetiyor
kibiri
yakıştırıyorum
sana...
tarhan kolejinin orda iniyorum dolmuştan
şehrin içinde bir yerde duran yüzüne bakıyorum
bir yerde duran bir yüze doğru bakıyorum
bakacağım yeri bilmenin mutluluğu ile gülümsüyorum...
falan filan
işte öyle yani
bilmediğimiz hikayelerden değil yani
bildik
bildiğin tanıdık
eski
falan filan
şehrin o noktasından da güzel gözüküyorsun
şehrin bu noktasından bakınca şimdi...
buradan
da
güzel kokuyorsun...
şarkılar kovaya dolmaya başladı
seçimlerinin kenarını parlatmaya başladım
kibiri sana yakıştırmaya başladım...
hayra alamet mi bunlar...
ayaklarını giyiyorsun
ayakların üşüyor
kışın iinden kafan uzanıyor...
gülümsüyoruz moda'da...
bahariye'de
gülümsüyoruz
beni zor bir durumdan kurtarman için orada durman yetiyor
kibiri
yakıştırıyorum
sana...
tarhan kolejinin orda iniyorum dolmuştan
şehrin içinde bir yerde duran yüzüne bakıyorum
bir yerde duran bir yüze doğru bakıyorum
bakacağım yeri bilmenin mutluluğu ile gülümsüyorum...
3 Eylül 2010 Cuma
2 Eylül 2010 Perşembe
...bu saatler uyanmanın saatleri değil..
bunlar uyumanın saatleri....
herşeyi elinden düşürüyor
o derece sakar
o derece kendisi konusunda beceriksiz...
dün geldi
hayatıma girdi
elini kolunu nereye koyacağını bilemez tavrıyla ilgimi çekti
oturduk konuştuk
pek konuşmadı
gözlerini yerdeki fayanslara dikti
arada bir bana baktı
bakmasaydı?
daha mı iyi olacaktı?
sonra sabah
arkadaşlar dostlar
ahenk içinde bir sonbahar sabahı
nemli
aklıma gelmedi hiç
hiç hakkında düşünmedim...
ağlamaya başlamak için bir sebep arıyordum
hava kararmıştı
onu düşündüm ağladım
iyi de gelmedi kötü de
bu solo nasıl birşey olacak
boşlukla kovalamaca oynanmaz cümlesi dışında bir halt bilmiyorum
bunlar uyumanın saatleri....
herşeyi elinden düşürüyor
o derece sakar
o derece kendisi konusunda beceriksiz...
dün geldi
hayatıma girdi
elini kolunu nereye koyacağını bilemez tavrıyla ilgimi çekti
oturduk konuştuk
pek konuşmadı
gözlerini yerdeki fayanslara dikti
arada bir bana baktı
bakmasaydı?
daha mı iyi olacaktı?
sonra sabah
arkadaşlar dostlar
ahenk içinde bir sonbahar sabahı
nemli
aklıma gelmedi hiç
hiç hakkında düşünmedim...
ağlamaya başlamak için bir sebep arıyordum
hava kararmıştı
onu düşündüm ağladım
iyi de gelmedi kötü de
bu solo nasıl birşey olacak
boşlukla kovalamaca oynanmaz cümlesi dışında bir halt bilmiyorum
....
The power of orange knickers
The power of orange knickers
The power of orange knickers
Under my petticoat
The power of listening to what
You don't want me to know
Can somebody tell me now who is this terrorist
Those girls that smile kindly then rip your life to pieces?
Can somebody tell me now am I alone with this?
This little pill in my hand and with this secret kiss
Am I alone in this...
A matter of complication
When you become a twist
For their latest drink
As they're transitioning
Can somebody tell me now who is this terrorist
This little pill in my hand that keeps the pain living
Can somebody tell me now a way out of this -
That sacred pipe of red stone could blow me out of this kiss
Am I alone in this...
Shame shame time to leave me now
Shame shame you've had your fun
Shame shame for letting me think that I would be the one
Can somebody tell me now who is this terrorist
This little pill in my hand or this secret kiss
Am I alone in this kiss
Am I alone in this kiss
The power of orange knickers
The power of orange knickers
Under my petticoat
The power of listening to what
You don't want me to know
Can somebody tell me now who is this terrorist
Those girls that smile kindly then rip your life to pieces?
Can somebody tell me now am I alone with this?
This little pill in my hand and with this secret kiss
Am I alone in this...
A matter of complication
When you become a twist
For their latest drink
As they're transitioning
Can somebody tell me now who is this terrorist
This little pill in my hand that keeps the pain living
Can somebody tell me now a way out of this -
That sacred pipe of red stone could blow me out of this kiss
Am I alone in this...
Shame shame time to leave me now
Shame shame you've had your fun
Shame shame for letting me think that I would be the one
Can somebody tell me now who is this terrorist
This little pill in my hand or this secret kiss
Am I alone in this kiss
Am I alone in this kiss
29 Ağustos 2010 Pazar
..upuzun bir koridordan geçmeye niyetlenmiştim
evdeydim
dışarıdaydım
orada ve buradaydım...
birinin elimi tutması için bekliyor ve walkmanli günlerimi düşünüyordum...
herşey olur herşey geçerdi
hepsi biter hayat kalırdı...
cebimin ekranında kendi kuyruğunu kovalayan bir yılan...
herşey beni imliyor hayatımda...
evden çıkıyorum
dışarıdan çıkıyorum
insanları geçiyorum
bir boş istanbul sabahının içine tüküreleceğimi bilerek
o kendini azarlar halime geri dönüyorum.
kendimden memnun olmuyorum
hayır
ben, olmuyorum...memnun olmuyorum...
pencereden akanlar bunlar..
yine taksideydim...
hareket eden bir aracın içinde yol alan sızı...
o katı sızı...
ellerim hiç kaskatı olmamıştı, bilemezdim..
başka türlü hareket edemezdim...
sekerek geziyorum
tek ayaklı br canlı gibi şehrin bu zamana ait meydanlarında
unutulmuş bir yarı tanrı gibi...
öyle dolanıyorum...
taksiler ayağıma giydiğim taksiler
ayaklarımın altında ayakkabı..izmarit lekesi dolu bir bergen şarkısı taksiler...
ben uzun bir yolu taksi yolculuklarına bölüp
bir yere varamıyorum
evdeydim
dışarıdaydım
orada ve buradaydım...
birinin elimi tutması için bekliyor ve walkmanli günlerimi düşünüyordum...
herşey olur herşey geçerdi
hepsi biter hayat kalırdı...
cebimin ekranında kendi kuyruğunu kovalayan bir yılan...
herşey beni imliyor hayatımda...
evden çıkıyorum
dışarıdan çıkıyorum
insanları geçiyorum
bir boş istanbul sabahının içine tüküreleceğimi bilerek
o kendini azarlar halime geri dönüyorum.
kendimden memnun olmuyorum
hayır
ben, olmuyorum...memnun olmuyorum...
pencereden akanlar bunlar..
yine taksideydim...
hareket eden bir aracın içinde yol alan sızı...
o katı sızı...
ellerim hiç kaskatı olmamıştı, bilemezdim..
başka türlü hareket edemezdim...
sekerek geziyorum
tek ayaklı br canlı gibi şehrin bu zamana ait meydanlarında
unutulmuş bir yarı tanrı gibi...
öyle dolanıyorum...
taksiler ayağıma giydiğim taksiler
ayaklarımın altında ayakkabı..izmarit lekesi dolu bir bergen şarkısı taksiler...
ben uzun bir yolu taksi yolculuklarına bölüp
bir yere varamıyorum
sonra pazar
"...ben şu an sinirliyim
benim şu andan sonra ne yapacağım hiç belli olmaz...
dün akşam bir yerdeydim, kapalı tribünde hep bir şey döner bilinir...
ikinci kaptan hatalı, çarkcıbaşı hatalı, tayfa hatalı...ulan hiç kaptan hata yapmadı da bu gemi niye battı????
seyirci entrikayı sezmeyi sever, görmeyi değil..."
bir futbol programının lafızları bile
yetiyor benim hayatımı çözmeye
benim şu andan sonra ne yapacağım hiç belli olmaz...
dün akşam bir yerdeydim, kapalı tribünde hep bir şey döner bilinir...
ikinci kaptan hatalı, çarkcıbaşı hatalı, tayfa hatalı...ulan hiç kaptan hata yapmadı da bu gemi niye battı????
seyirci entrikayı sezmeyi sever, görmeyi değil..."
bir futbol programının lafızları bile
yetiyor benim hayatımı çözmeye
27 Ağustos 2010 Cuma
mafia...
birini
sana karşı değil
hayata karşı
davranırken
izlemek...
sana göstermeye çalışmadığı
ama senin gördüğün
yan-larını
görmek
onun imgesini
gözünde
evirmek
çevirmek...
dün gece
hava serinledi...
sıcaklık geçmeye başladı
açık pencereden
mevsimin ilk
üstünü örtmeni gerektirecek
meltemi girdi...
sana karşı değil
hayata karşı
davranırken
izlemek...
sana göstermeye çalışmadığı
ama senin gördüğün
yan-larını
görmek
onun imgesini
gözünde
evirmek
çevirmek...
dün gece
hava serinledi...
sıcaklık geçmeye başladı
açık pencereden
mevsimin ilk
üstünü örtmeni gerektirecek
meltemi girdi...
3.gün
boşlukla kovalamaca oyna görevi verilen dansçının
sırf kendisinin gördüğü bir hortlak...
burger king'de kavga çıkıyor
bir dershaneli dayak yiyor...
moda'nın belaltı evlerinde iskandinav tarzı mobilyalar ve depresyonlar dolaşıyor
sonbahar vaat ettiği herşeyi
geldiği yerde unutarak aramıza katılıyor...
kah kah kah kahkahalarla gülüyorsun sonunda...
ama nolur artizlik yapma
ciddi ciddi samimi ol tamam?
sonra sekiz sayı boyunca dur ama saydığını belli etme
sonra düş kalk bir daha düş
kenara gel el salla
anladın mı
tamam?
hadi başlayalım...
sırf kendisinin gördüğü bir hortlak...
burger king'de kavga çıkıyor
bir dershaneli dayak yiyor...
moda'nın belaltı evlerinde iskandinav tarzı mobilyalar ve depresyonlar dolaşıyor
sonbahar vaat ettiği herşeyi
geldiği yerde unutarak aramıza katılıyor...
kah kah kah kahkahalarla gülüyorsun sonunda...
ama nolur artizlik yapma
ciddi ciddi samimi ol tamam?
sonra sekiz sayı boyunca dur ama saydığını belli etme
sonra düş kalk bir daha düş
kenara gel el salla
anladın mı
tamam?
hadi başlayalım...
23 Ağustos 2010 Pazartesi
a duo for us again...
hiçbir şey, alışmak kadar acıtmıyor sanırdı...
sanırım kanamıyor artık.
ne birşeye ne de birşeyden...
kanamıyordu sanırım artık...
"parkur" üzerine düşünüyorum...
bir ilişki olarak "parkur" aşmaya çalışmak
parkurları aşmak ya da aşamamak...
her zamanki gibi "aşamamak" durumu "aşmak" durumundan daha çekici geliyor...
sanırım kanamıyor artık.
ne birşeye ne de birşeyden...
kanamıyordu sanırım artık...
"parkur" üzerine düşünüyorum...
bir ilişki olarak "parkur" aşmaya çalışmak
parkurları aşmak ya da aşamamak...
her zamanki gibi "aşamamak" durumu "aşmak" durumundan daha çekici geliyor...
21 Ağustos 2010 Cumartesi
a solo for "green grass"
ilkel olan ne varsa, ona dönesim vardı...
moda bunun için iyi bir yer değildi....
ilk sarı araca atladım
kalabalığın yeterince gürültüü olduğu bir yere kadar sürmesini
beni orda indirmesini
ama önce radyodan green grass çalan bir radyo bulmasını söyledim
şöföre
buldu
o an aşka benzer bişiy yaşadık...
ben genelde aşka benzer şeyler yaşayan bir oğlan değilim...
limanlarda ya da parklarda ya da ışıkların altında
aşka benzer şeyler yaşayan bir oğlan değilim
green grass çalıyordu
şehir şurup gibi camdan içeri akıyordu
benim içimde - sevdiğim bir yazarın tâbiriyle-bıçaklar çevriliyordu
aklıma gelen her cümleyi sanki ahmet kaya kuruyordu
bir çeker giderdim
bir vurur severdim
bir düşer gülerdim
o derece mert ve solcu bir hırka"m" vardı sanki üzerimde
işte taksici ben de bunu sevdiğini söyledi...
beni hep böyle kafası karışık görmek istediğini belirtti...
bu gecelik nostalji olsun diye gece tarifesine geçti...
hiç pazarlık yapacak gücüm yoktu...
yapmadım...
ben hiç pazarlık yapamadım sanırım...
aklımın içinde daha önce hatıratımdan çıkmayan bir şeyin ekskliğ vardı
ipi bırakılmış bir balon gibiyim
gibiydim...
green grass da bir şey kırılıyordu
bana ne hatırlatıyordu bu
hatırlayamadım
her ahmet kaya şarkısı gibi meydanda kalabalığa karıştım...
adımlarımın içinde şehirin yüzüne tüküren bir şey vardı
arkamda aşka benzer bişiy bırakmıştım
bir mike hammer romanı gibi tehlike doluydum
her yerimden beceriksiz bir erkeklik akıyordu
ben bunu daha önce yaşamıştım
diyorum
daha sonra yaşayacağımı da biiyorum
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)