21 Mart 2014 Cuma

bedençekimi


kocaman ama kocaman yerler bekliyor seni
alnının gerisinde gördüğün karanlıktan
o hepimizin gözlerimizi kapadığımızda ortaklaştığımız
o koca karanlıktan daha büyük...
anadilinden önce konuştuğun dilde konuşuyor olacaklar
seni hoşgeldiyenler...
aşkın 180 derece tersinde duran o korku yok
yok artık ... o korku...
tamamlanmayı arzulayamacağın kadar paramparça
ve musmutlu
kucağında bir kedi
sen bir kedinin kucağında aynı anda
kim kimin kucağında belli değil...
bir yaşam
olacak
yaşamları aşan ve hepsini kapsayan
bir ürkmezlik hali...

sana deniz kızlarının düşündüğün kadar sevimli olmadığını anlatmaya çalıştım
her şeyde tekinsiz bir taraf var
içini üşüten
dışarıdan sana sevimli, anlaşılır gelen
ama yaklaştıkça kafanı karıştıran

o kafa karışıklığının içinde
elinde üzerinde yürüdüğün şehirden başka bir şehire ait bir harita ile yürüyorsun
polifonik bir koro yanında yürüyor
birbiriyle çatışarak birbirleriyle uyumu yakalayan sesler
kendilerinden önce gelen sayılarla birleşerek bir dizi oluşturan başka sayılar
bir matematik

her sevişmenin içinde yapayalnız kaldığın bir nokta var ya
hani tamamen tek başına tahrik olduğun
tatmin olduğun
tamamlandığın
ve sonra aniden bu çırılçıplak yarım kalmışlığının içine geri tükürüldüğün

işte öyle şimdi sokaklar..
sokaklar çırılçıplak...
sokaklar deniz kızları ile dolu...
çıplaklıklarının yarıları yüzüyor yarıları düşünüyor...

ama seni kocaman kocaman yerler bekliyor
seslerin sahipleri olmadan seni bir yıkıma çağıracakları...

ellerin ceplerinde şehirlerin içinde dolaşıyorsun
yüzyıllardır insanların aynı oksijeni soluduklarını düşünüyorsun
aynı anda nefes alıyorsun
dünyayı kaplayan ve içimize sokup dışarıya tükürdüğümüz o havanın
o ortaklığımızın
ve o kavgamızın
ardında
ozon katlarında...
bizi ışığın yakıcı etkisinden koruyan o ana kucağında yüzen denizkızlarına bakıyorsun...

bizi affedecekler...
bunu biliyorsun...


sevişmek şimdi güzel
herşey elimizden düşerken
kendi çıplaklığının içine aniden geri düşmek
bir tür bedençekimi...

bir tür ölmek...
en iyisi...
affet onları
seviş onlarla...
seni kocaman yerler bekliyor...

seni kocaman...



7 Mart 2014 Cuma

garip geometriler

ve müziğin dışında bıraktıkların,
onlar en acıdıkların....
odaların, hacimlerin ve sertliklerin dışında bıraktıkların...
bir hayalet olmayı, unutulmayı, bir detay olmayı kabul edenler...
başka bir şeyden ibaret değiliz şimdi
biz sadece bir şeyin detayı olmayı becerenler...

yarısı kesilmiş bir abajur, bir imgeye
kendi kendinin işaretine dönüştürülmüş birşey
kendi olamamış ama kendi dışında birşeyin imgesine dönüşmüş birşey...
birşeyin göstergesine dönüşmüş birşey...
şehri izleyen birşey
şehirleri izleyen birşey...
izleyen bir şey...
şehrin içine katılamayan, ona dahil olamayan ama onu izleyen birşey...
şehirler onların manzarasını izleyenlerle varoluyor...
bizlerle...
biz uzaktan o şehirleri izleyenlerle var oluyor tüm o şehirler...
merhaba napoli...
merhaba brüksel...
uyanın şehirler..

bir şarkı,
şarkıyı söyleyen biri, 
şarkıyı dinleyen biri
ve şarkıya
ve şarkıyı söyleyen birine anlam yükleyen biri...
bir anlam yükleme silsilesi....
anlam yüklenilen özneyi tamamen yitirdiğin bi şiy....
yaşamak...
ölmeden önce...
yaşamak bir tür anlam kumbarası...
yaşamak bir tür anlam biriktirmesi...

peki ya benlik diyorsun...
çığlık çığlığa kendini kanıtlamaya çalışıyorsun
kendine dair olana dair birşey bulmaya çalışıyorsun...
bir şekilde ama mutlaka bir şekilde sen
kendinin kabul edilebilir bir şey olduğunu göstermeye çalışıyorsun...
ama bu çabanın ardında
ve önünde
ve sağında solunda
kendi kendine dair bir yalan inşa ediyorsun...
halen yaşadığın anın seni bir şekilde seninle ilgili şaşırtabileceğine dair bir umut geliştiriyorsun....
oysa yaşamın tam da senin yaşamadığın ve yaşamayacağın zamanlarda da gelişen birşey olduğunu biliyorsun...

sen uyuyorsun
ben bilgece cümleler kurarken sen uyuyorsun,
uykuya kendini ikna etmeye çalışıyorsun,
uyku ikna edilmesi gereken bir şeye dönüşüyor,
sen uyuyorsun...

rüyanda geometriler şekil değiştiriyor...
geometrilerde ise sen hacim...değiştiriyorsun...
esasında hepizin içinde devindiği, düş gördüğü, çatıştığı ve seviştiği tüm o tümlüğün kendi ise
asla değişmiyor...
değişir gibi olan bir biz oluyoruz...
bir de geometriler...