24 Ağustos 2014 Pazar

asiye nasıl ...



öyle başını önüne eğmiş,
dudaklarını yer çekimine teslim etmiş,
bir yakışıklı oğlan kedi gibi...
sıskalıktan ibaret...çer çöp misali...birbirine yaslı duran iki kibrit çöpü gibi...
her an ortadan kaybolacakmış gibi....
yokluğu hiçbir varlık tarafından fark edilmeyecekmiş gibi...
beşiktaş vapurunda unutulmuş beş liralık ucuz şemsiyeler gibi...
bir erkek kahramanın annesinin hiçbir zaman hatırlanmayacak kızlık soyadı gibi...
evet...
bir kızlık soyadı gibi...
müjde ar'ın kum kum ekrandan akan gerçekliği gibi...

işte öyle bişiy gibi...
ellerinin arasında sıcacık...bir an başkasına vermek istediğinde
için acısa da
içini acıtsa da...
başkasına teslim etmediğin
edemediğin
o büyük ve mükemmel yenilgin
hayatın gibi...
ellerinin arasında sıcacık...
ölmüş lise arkadaşlarını gördüğün rüyalardan nerede olduğunu tam olarak anlayamadan uyandığın odalar gibi...
orada olup olmadığını önemsemeden sürekli çağırdığın bazı isimler gibi...

bir çocuğun elindeki
bir yakışıklı oğlan kedinin elindeki ekmek gibi....
bişiy...

"kendininkinden başka hikayeler için de ölebilir insan" diyorsun,
"bazen insan, bir figüran olmanın da en az müjde ar olmak kadar elzêm ve mükemmel olduğunu düşünebilir..
müjde ar, kâdim kadındır, figüranlar ve kediler arasında ayrım yapmaz...
ama bazen  işte hayat müjde ar'ı da figüran'ı da kedi'yi de takmaz..."
...işte insan bazen ...."

işte insan bazen yaşlanır...
bazen...





1 Ağustos 2014 Cuma

ev ateş içinde...

bi baktık ki..tüm şey'ler çevremizde susuyordu...
evlerdeydik...
evlerin içindeydik...

ev ..."iş" içinde...ev "güç" içinde...
ev, "uğraş" içinde...ev "yerleşme" peşinde...
artık cesetleri içine "toprak" diye kabul etmeyen bir gezegen...
yani bak...
         bak sakin yani...
yani bitti...
        yani bak...sakin...
yani bak...bitti...
geriye sayıları hesaplayarak
bize miras bırakılanları
evrendeki hangi rehin dükkanına teslim edeceğimize karar vermek kaldı....

sonuçta, herkes gerçek tanrısını ölürken seçiyor
....tam olarak....
...tam tanrı'sını...

ev iş içinde ev güç içinde
ev kendine bir geçmiş edinmek peşinde
bir tarih edinmek peşinde
ah, bir hikaye ah, bir hikayeye bir krallık edinmek peşinde...

oysa şimdi ellerimin içindeydi senin ellerinin yumuşaklığı...
henüz kendilerine bir anlam yüklenmemişti,
daha henüz her şey kendinden ibaretti...
daha her şey magma ,her şey lav her şey kâv'dı...
ev ateş içinde ...ev iş içinde ...ev güç içindeydi...
evler...
evlerimiz iş güç içinde yanmakla meşguldu...
dünya cesetlerimizi her ne kadar kabul etmese de öldürüyor ve ölüyorduk...
hepimizin o rehin dükkanında bekleyen bir hikayesi var gibiydi...

şey ler su istiyordu...
şeyler susuyordu...


çok ayıp...

hadi artık bizi bununla aldatmaya çalışma...
biliyoruz...
biz biliyoruz...
biliyoruz ki...
biz hepimiz kendimizi yarım bırakılmış, yalnız, yorgun hissediyoruz...
hepimiz içinde ölebileceğimiz kadar güvenli bir yer, bir kalp,
köklerimizi barındırdığını iddia edebileceğimiz bir memleket,
bırakılabilecek kadar değerli bir miras,
en azından bir tane ölümsüz aşk hikayesi,
öldürmeyi deli gibi arzulayabileceğimiz bir düşman,
kadehte bir ruj izi,
kalede bir gol,
bir eminlik,
kendimize burada olmamıza dair bir gerekçe...

bi.şiy arıyoruz...

bununla aldatma...bizi...
insanı arayışı ile aldatmak...
çok ayıp...
yapma...