BOZKIR #1
...dünya değişiyor, ben de onun değiştiği yönde
değişiyorum...bazen...bazen..ters yönde...bazen hiç...değişmiyorum...değişimin
etrafı saran kokusunu koklayabiliyorum...benim kokum onun içinde değil...dış
gerçeklikle aramda bir tül...yeni alınan elektronik aletlerin ekranlarının
üzerindeki şey gibi...ardındakini gösteren ama onu dokunulmaz kılan
bi'şiy....olduklarımı düşünüyorum...bir adam...bir çocuk...bir oğul falan
filan...bi' çok şey..."senin" yüzünse olmak istediklerim ile
olduklarım arasında duruyor..."senin" yüzün beni birşeylere
imrendiriyor..."senin" yüzün aşka benziyor bazen...senin bana
baktığın anlar bir kahraman olmak istiyorum, bir çocuk oyuncağı,ne bileyim
neşeli bi'şiy...umut veren bi'şiy olmak istiyorum...o şey olmak istediğim
an,onun dışında her şeye benziyorum.sen bana baktığında kendim dışında her şeye
benziyorum...o an işte; işte tam o an hareketsiz kalıyorum. gözümün önünde
dünya hâraretle hareket ediyor; şehvetle; dirençle; bir tür
inançla...görmediğim ama hissettiğim bir strateji ile hareket ediyor...büyük
resimde bir yere oturduğumu umuyorum; hiçbir şey yapmamamla;
eylemsizliğimle....durağanlığımla. olduklarım; olamadıklarım ve olmak
istediklerimle...senin yüzün işte...tüm bunların içinde; canımı acıtırcasına
kendine dâirsin...( canının acıdığı zamanlarda çok dinlediğin sonra unuttuğun
bir şarkıyı yeniden duyduğundaki karın ağrısı ! ) senin yüzün...dünya, ben
değişim ve eylemsizlik arasında duruyor...bir tür "fink" atıyor senin
yüzün borçka'da nefes nefese karagöl'e tırmanıyor; aniden kalabalık ağaçların
ve tembel eğreti otlarının arasından beliren gölün astrolojik yüzeyi karşısında
ağzı açık kalıyor...senin yüzün sivas'ta kafasını
bozkırın bizi aşan gökyüzüne gözlerini dikiyor; kaynağı
belirsiz bir huzur kaplıyor içini; senin yüzün amsterdam'da hayatında ilk kez
esrar içiyor; caffe shop'ın elleri kocaman, sarışın tezgahtarıyla hayali aşklar
üleşiyor...senin yüzün kendi içinde değişiyor; değişim değişim içinde erirken
başka bir değişime dönüşüyor..."ben", seni izliyorum...uzağımda ve
yakınımda...dünyanın neredeyse jeolojik evriminin bir parçası olan seni...seni;
aynı anda hem borçka'da hem sivas'da hem amsterdam'da ve dünyanın şu anda var
olan her yerinde evrilirken izliyorum...kendini bir minerale, dünyanın dibinde
sadece kendinin hissedebildiği bir hareketle büyüyen bir kristale
dönüştürmendeki alçakgönüllüğü hayretle izliyorum...bana bakmanı izliyorum;
beni de yanına almanı; beni de kendinle beraber
dönüştürmeni...olmuyor...sonuçta senin yüzün, olmak istediklerimle
olamadıklarım arasında duruyor..dünya değişiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder