26 Şubat 2014 Çarşamba

1.cemre



hadi sen temiz kal, sen pûr-i pak...
ben detox, ben kirli...
tahammülsüzlüğümü alıp gidebilirdim...ve gittim de...
tahammül edemedim...
beceremedim...
şehrin içinde bir yerde sen bana göstermediğin bir yüzünü başkasına gösterirken...
bir yerlerde sen ben seni görmeden de var olabilirken...
ben senin bir tek sana ben baktığımda var olabilmeni dilemiştim...
bir benimle var olabilmeni...
bensiz bir hiçliğe dönüşmeni...
ben hep böyle istemiştim...

bir yerlerde temize çekiyorum kendimi,
defter kenarına kedi merdivenleri çiziyorum...
her yazdığım şeyden sayfa boyunca düşüyorum...
yer çekimi edebiyatı diyorum...
tüm bunlar bizim ayaklarımızın yere sağlam basmasını sağlıyor
oysa çağlar diyor ki
sen sarhoş olunca bir uçan balonsun...elinden tutulmasa uçar kaçarsın...
kaçtığın yerde yine de kendine bir medeniyet kurarsın...
bir yöntem, bir rutin, bir yapılacak işler listesi...
bir rutin...bir tekrar bulursun diyor çağlar...

kedi cinayetlerinin zamanındayız
bağırsaksız ve ön ayaksız...
bir zamanların tanrıları...
yarım bırakılıyorlar...

delikanlı cinayetleri zamanındayız
birileri kendileri dışındaki yaşamların cümlelerini noktalamayı seviyor...
birileri dilbilgisini çok seviyor....
birileri beden eğitimini çok seviyor...
delikanlılar yarım bırakılıyorlar...

sevgili zülcenah...korkunç zamanlardayız...
doğru kelimeleri yan yana koyduğumuzda oluşan sessizlikten çok korkuyoruz...
aydan ve yörüngelerden...
çok korkuyoruz...
korkmamalıyız...
kendimize bu kadar güvenmemeliyiz...
biz kelimelerle kurduğumuz o cümlelerdeki kadar kudretli değiliz...

iki güneşi olan bir gezegendekine gölgeyi anlatmak ne kadar zorsa
hani aydınlıktan ibaret olan bir yaşama
kendi izdüşümünü
kendi yerçekimini
başkasının zemininde yere kavuşan,
orada parçalanan,
kendinin ölümünü orada gören, kendi bitişini...
kendi kaderini başkasının el falında takip eden...
olanı anlatmak ne kadar zorsa
esas korkman gerekenin karanlıkta değil aydınlıkta olan olması gerektiğini anlatmak ne kadar zorsa...


işte o...
suyun ısınışını, toprağın, bir geleneğin kendini tekrar edişini,
bir hikayenin tekrar ve tekrar anlatışılının...
başka ne ki aşk...
bir hikayenin tekrar ve tekrar anlatılışı...
başka ne ki dua etmek...
başka ne ki eğilmek...
işte ne kadar zorsa bu...
o kadar zor...inanmamak...

bir geyik, bir rakun ve bir at...belki bir de kedi...
bir de vazgeçtiğimiz her ne varsa...
henüz kirlenmemiş...henüz yaşanmamış ne varsa...

sene 2014...sene 2014...sene 2014...
dünyanın kafası güzel...
bir tür kokain gibi içine çekiyor beni...
bir tür amfetamin...
bir keyif verici...
bir keyif verici...
işte o benim...
ben şimdi dünyanın keyif verici maddesiyim...

dünya ayıldığında,
dünya amatem den geri geldiğinde...
dünya bostancı sahilde yaşamın ta kendisinin ta kendisinden başka bir şey ifade etmediğini anladığında
işte o zaman
hepimiz büyük bir balinanın sırtına binip
bir gezegenin rü'asından ibaret olduğumuzu anlayıp
defolup gideceğiz

bir delikanlılar
bir ön bacağı kesilmiş kediler
o rakun
o geyik
o at
ve anlatılmış hikayeler
anlattıldığımız kadar kalacağız....

bir de nazar boncukları...

anlatıldığımız kadar olacağız
bir gezegenin anlatısından ibaret olacağız...

o kadar
olacağız...






Hiç yorum yok: