8 Kasım 2014 Cumartesi

parade / ateşler içinde



sabaha karşı,
kedilerin kuyruklarına tutunarak
geri dönüyor
ölü oğlanlar ve ölü misketleri
mezarlıklara...

bir savaş muhabiri gibi
biraz da gereksiziz...
kaydetmekten ibaret
şerh düşmekten
işte artık toprak
bir savaş muhabiri gibi
ölümlere şerh düşmekten ibaret...
şerh düşmekten ibaret...

"biz kuşaklar önce başladık buna...
biz..işimizi biliriz...
birini kurban etmeyi
ve sanki onu kurban etmemiş de elimizden düşürmüş gibi yapmayı,
biz onu bir buzdan kristal gibi
paramparçalamayı biliriz..."

ne anlama geldiğini bilmedikleri trafik işaretleri karşılıyor
oğlanları, hayaletleri ve kedileri...

aramızdan biri eksilmemiş gibi yapmayı,
onun boşluğunu doldurmak için
birbirimize sıkı sıkı sımsıkı sokulmayı biliriz biz...
biz havasız kalmayı ve havasız bırakmayı biliriz...

şimdiye kadar bilinen tüm uluslara ait marşları tersten çalarak yürüyorlar
bilinen herşeyi birbirinin içine geçirip bir bilinmezlik elde ederek

aynı anda üst üste binen;
dışarıdan korkunç bir karışıklık gibi gözüken
tüm o geçit törenlerinden biri olan ölü oğullar geçidi;
sabahın altısında tüm diğer geçitlerle
iç içe geçerek
kendinin dışında;
kendine benzeyen;
kendini aşan
kendinden ibaret olan
bir karışıklık gibi gözüken
"geçitler üstü"lük de kayboluyor...

ölülerin, öleceklerin, yaşama teğet geçip bir düşünce olarak kalacakların,
yanlış hatırlanacakların,...tüm her şeylerin geçit törenlerinin
o mükemmel koreografik kafa karışıklığının;
Tanrı'nın o mükemmel kafa karışıklığının
içinde
siz...
siz ... kedilerin ve kavalcıların geride bıraktığı...

müzik devam ediyor...
geçit töreni...ardında bir takım misketler ve başka geçit törenleri bırakarak devam ediyor...
iç içe
...
hep
...
iç içe...


Hiç yorum yok: